Gebe Olduğunuzu Nasıl Anlarsınız?

Gebelik şüphesi düzenli adet gören kadınlar için pek zor değildir. Beklenen adetin 3 gün ya da daha fazla gecikmesi akla ilk olarak gebeliği getirir. Ancak adet gecikmesinin diğer nedenleri de akıldan çıkarılmamalıdır. Gebelik en fazla korunmasız ve gebeliğin planlandığı cinsel ilişkiler sonucu meydana geldiği gibi doğum kontrol yöntemlerinin kullanılması sonrası dahi, yöntemin başarısızlığı nedeniyle de meydana gelebilir.

Gebeliğin teşhisinde en kesin yöntem ultrasonografidir. Gebelik adet gecikmesinin 10. gününden itibaren ultrasonografi ile saptanabilir ancak bazı durumlarda bu günlerde sapmalar görülebilir. Gebeliğin ultrasonografi ile teşhisinden önce ise yapılacak idrar veya kan testleri ile Beta-Hcg adı verilen hormonun değerlerine bakılarak gebelik teşhisi konabilir. Ancak kanda ya da idrarda gebelik testinin pozitif olması, dış gebelik gibi sağlıklı bebek elde edilemeyecek gebelik riskleri nedeniyle mutlaka ultrasonografi ile teyit ettirilmelidir.

Gebelik belirtileri nelerdir?

Gebelik testi veya ultrasonografinin dışındaki bazı belirtiler de gebelik şüphesinde önemlidir. Bu belirtiler daha çok sübjektif olmakla birlikte anne adayının gebelik şüphesinde oldukça belirgin olabilir. Adet rötarı ile birlikte bulantı ve kusma, memelerde şişlik, dolgunluk, hassasiyet, kendini iyi hissetmeme, halsizlik ve yorgunluk, baş ağrısı, kilo kaybı ya da artışı, sık idrara çıkma bulgularından 1 veya daha fazlası olabileceği gibi hiçbiri de görülmeyebilir.

Mide bulantıları ve kusmalar daha çok sabahları yoğundur. Hormonal değişimlerden en hızlı etkilenen organlardan biri memelerdir. Memeler gebeliğin erken dönemlerinden itibaren hassaslaşabilir. Şişkinlik ve meme başlarında renk değişimleri olağandır. Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde memelerden az miktarda süt benzeri sıvı gelmesi bile görülebilir. Bunların dışında gebeliğe çok spesifik olmayıp görülme sıklığı artan bazı durumlar da kasıklarda ağrı, sancı, tuvalet alışkanlıklarında değişiklikler, kasık bölgesinde ve alt karında şişkinlikler, bel ağrısı, mide yanması, vajinal akıntının artışı ve kıvamının koyulaşmasıdır.

Bazı kadınlarda gebeliğin erken dönemlerinde hafif miktarda kahverengi veya kahve telvesi benzeri lekelenmeler de görülüp gebeliğin implantasyonu yani ‘emriyonun yerleşmesi’ kanaması olarak adlandırılmaktadır. Bu lekelenmenin adet kanaması ile karıştırılması genellikle gebelikle ilgili yanılgılara yol açabilir.

Gebelik süresi nasıl hesaplanır?

Gebelik süresi 40 haftadır. Bu süre son adetin ilk gününden itibaren sayılarak hesaplanır. Bu hesap için Naegele formülü kullanılır. Bu formüle göre beklenen doğum tarihi, son adet tarihinin ilk gününden 3 ay geri gidilip çıkan tarihten 7 gün ilerlenmesi ile hesaplanır. Örneğin son adetinin ilk günü 17 Eylül 2016 olan bir kadının 40. haftasının bitimi ya da kısaca beklenen doğum tarihi 24 Haziran 2017 olarak hesaplanır. Son adet tarihinin hatırlanamadığı veya bilinmediği durumlarda ise 1. trimester yani ilk 3 aylık dönemde yapılmış ultrasonografi ile tespit edilmiş embriyo ya da fetüsün ölçümü yardımcıdır. Bu ölçüm ile geriye yönelik son adet tarihinin ilk günü hesaplanarak olası doğum tarihi belirlenmektedir.

Gebelik takibi nasıl yapılır?

Gebeliğin takibi kadın hastalıkları ve doğum hekimin kontrolünde yapılır. Bu kontroller gebeliğin teşhisi ile başlayıp gebelik haftalarının takibi, tarama testlerinin yapılma zamanlarının belirlenmesi ve planlanması, kan basıncı ve kan şekeri düzeylerinin takibi, beslenme, sıvı alımı, vitamin desteği, ilaç kullanımı, aşıların takibi ve düzenlenmesi, seyahat, spor ve diğer fiziksel aktivitelerin risk değerlendirmelerini içerir.

Gebelik takipler, tarama testleri, muayeneler ve doğum planlanması açısından 3 eşit periyodda incelenir. Bu periyodların her biri trimester olarak adlandırılıp 1. trimester 0-14 hafta, 2. trimester 15-28 hafta, 3. trimester 29 hafta ve sonrasıdır.

Gebeliğin teşhisi ile ilk olarak embriyonun yerleşim yeri değerlendirilir. Embriyonun rahim içerisine yerleşmesi dış gebelik olmaması açısından önemli olmakla beraber, rahim içindeki her gebelik de sağlıklı olmayabilir. Servikal gebelik, eski sezaryen skarının üzerine yerleşmiş gebelik, tüplerin rahim içerisine uzanan kısmına yerleşmiş gebelik, boş gebelik, mol gebelik, düşük, çoğul gebelikler, hem rahim içi hem de rahim dışına yerleşmiş heterotopik gebelik gibi gebelikler riskli gebelikler olup anne hayatını tehdit edebilir. Bu nedenle gebeliğin teşhisi ultrasonografi ile gebeliğin teşhis edilip annenin ya da fetüsün yaşamını tehlikeye atacak olası risklerin ekarte edilmesi açısından mutlaka hekim tarafından değerlendirilmelidir.

Gebeliğin ultrasonografi ile teşhisi yaklaşık olarak 5.-6. haftalarda konulmaktadır. Bu haftalarda embriyonun kalp atışları da saptanabilir. Gebeliğin teşhisi ile birlikte önce anne değerlendirilir. Gebelik sayısı, önceki gebeliklerin akıbetleri, doğum sayısı, doğum şekilleri, doğan bebeklerin sağlık durumları, genetik ya da ailesel hastalıklar, kronik hastalıklar, gebelik sırasında gelişen kanama, plasenta yerleşim bozuklukları, kan basıncı yüksekliği, kan şekeri yüksekliği gibi olumsuz durumlar sorgulanır. Embriyonun kalp atışları saptanır saptanmaz anne adayının laboratuvar testleri değerlendirilir. Laboratuvar testleri içerisinde kan sayımı, kan grubunun belirlenmesi, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri, Tiroid fonksiyon testleri, Hepatit B belirleyicileri ve idrar testleri vardır. Bunların sonuçlarına göre erken önlemler alınır. Daha sonra gebe 11-14 hafta arasında kontrole çağrılır.

11. haftaya ulaşmış gebeye ikili tarama testi önerilir. Bu test 11-14 haftalar arasında yapılır. İkili tarama testi fetüsün baş-popo uzunluğu ve ense kalınlığının ultrasonografik ölçümü ve kanda PAPP-A ve Serbest Beta Hcg değerlerinin annenin yaş, kilo, ırk gibi fiziksel özellikleri ile birlikte bir risk oranı belirlenerek yapılır. Bu oran, doğacak bebekte Down sendromu veya benzer bazı trizomiler için gerekli ileri teşhis yöntemlerinin uygulanması için yol göstericidir. Unutulmamalıdır ki ikili tarama testi hiçbir zaman teşhis koydurmaz. İkili tarama testinin riskinin yüksek çıkması durumunda CVS (koryonik villus biyopsisi) denilen ileri teşhis yöntemi ile fetüsün kromozom incelemesi neticesinde Down sendromu veya diğer trizomilerin kesin teşhisi konulur. Koryonik villus biyopsisi annenin göbeğinden Chiba iğnesi denilen çok ince bir iğne ile girilerek fetüsün plasentasından alınan bir miktar dokunun incelenmesi esasına dayanır.

Üçlü tarama testi, ikili tarama testinin vaktini geçirmiş olan gebelere önerilir. Üçlü tarama testleri prensip olarak ikili tarama testlerine benzemekte olup küçük farklılıklar içerir. Üçlü tarama testi gebelik yaşı, fetüsün ölçümleri, gebenin kanında Alfa Feto Protein, Hcg, estriol test değerlerinin annenin yaş, kilo, ırk gibi fiziksel özellikleri ile birlikte bir risk oranı belirlenmesiyle yapılır. Bu oran, doğacak bebekte Down sendromu veya benzer bazı trizomiler ile birlikte nöral tüp defektleri için gerekli ileri teşhis yöntemlerinin uygulanması için yol göstericidir. Unutulmamalıdır ki üçlü tarama testi de ikili tarama testi gibi hiçbir zaman teşhis koydurmaz. Üçlü tarama testinin riskinin yüksek çıkması durumunda amniyosentez denilen ileri teşhis yöntemi ile fetüsün kromozom incelemesi neticesinde Down sendromu veya diğer trizomilerin kesin teşhisi konulur. Amniyosentez annenin göbeğinden Chiba iğnesi denilen çok ince bir iğne ile girilerek fetüsün etrafındaki amnion sıvısından bir miktar alınması ve incelenmesi esasına dayanır.

Dörtlü tarama testi üçlü tarama testine inhibin A’nın eklenmesi ile yapılan bir test olup üçlü tarama testinin duyarlılığını artırır. Dörtlü tarama testi de ikili ve üçlü tarama testleri gibi teşhis koydurmaz.

Fetal DNA testi

Gebe kadının kanında gebeliği boyunca fetüse ait bazı hücreler dolaşır. Bu hücrelerin içeriğindeki fetüse ait genetik materyal olan ” fetal DNA” özel laboratuarlarda belirli teknolojilerle hücre içinden ayrıştırılır ve belirli bir miktarı analiz edilebilir.. Bu haliyle analiz edilen DNA’ya “serbest fetal DNA” adı verilir. Fetal DNA testleri, hücrelerde anormal sayıda kromozomun bulunmasıyla karakterize anöploidi durumlarının tespitini sağlar. Kesin tanı testi olmamakla birlikte fetal dna testleri güvenilirliği çok yüksek tarama testleridir.


Fetal DNA testi kimlere yapılabilir? İsteğe bağlı olabileceği gibi, amniyosentez işlemine bağlı olarak bebeğin kaybedilme riskini göze almak istemeyen aileler için iyi bir seçenektir. fetal DNA analizi, hem tek hem de ikiz gebeliklerde yapılabilir. IVF veya donasyon ile oluşan gebeliklerde de yapılabilir. Pahalı ve yeni olması nedeniyle şimdilik bir tanı testi olarak kabul edilmemekle birlikte amniyosentez alternatifi olarak gebelerin kullanımına sunulmuştur. Doğum anında 35 yaş ve üzeri gebelere ve tarama testlerinde artmış riske sahip anne adaylarında yapılması önerilebilir.

ABD Obstetrik ve Jinekoloji Birliği’nin bu testin yapılmasını önerdiği anne adayları:

Doğum anında 35 yaş ve üzeri olma

Fetal USG ile saptanmış artmış anöploidi riski

Daha önce trizomili bebek sahibi olma

Tarama testlerinde anöploidi için artmış risk

Ebeveynlerde, artmış fetal trizomi 13 veya 21 riskiyle birlikte dengeli robertsonian translokasyon varlığı

Test nasıl ve ne zaman yapılabilir?

Test anne adayından kan almak suretiyle, gebeliğin 10. haftasından sonra yapılabilir.


Testin sonuçlanma süresi nedir?

Anne kanında yeterli fetal DNA tespit edilmesi durumunda çalışmaya başlanarak iki hafta içinde sonuç verilebilmektedir


Testin kısıtlamaları nelerdir?

Mevcut teknoloji ile testin doğru işleyebilmesi için anne kanında bulunan fetal DNA’nın oranının %4’ün üzerinde olması gerekmektedir. Serbest fetal DNA testleri %100 sonuç vermeyebilir. Down Sendromu’nu %99 üzerinde, Trisomi 18’i %98 üzerinde saptayabilirken, trizomi 13’ü %65 oranında saptayabilmektedir.


Fetüsün cinsiyeti yaklaşık olarak 14. haftadan itibaren kesin olarak belirlenebilir. Ancak cinsiyetin belirlenmesinde fetüsün pozisyonu, duruşu, konumu, hareketleri, annenin karın cildinin yapısı, obezite, sezaryen gibi geçirilmiş operasyonlar da cinsiyet tespitinde zorluğa neden olabilir.


Fetüsün hareketlerinin anne tarafından hissedilmesi 16-18. haftalarda beklenir. Bu haftalarda gebenin, sırtüstü yatar ve dinlenme pozisyonunda, iki elinin avuçları alt karın bölgesine yerleştirildiğinde fetüs hareketleri hissedilebilir. Hissedilemediği takdirde fetüsün uyuyor olma ihtimali unutulmamalıdır.


Gebeliğin 18-20. haftalarına gelindiğinde fetüsün tüm organları artık oluşmuştur ve ultrasonografi ile görülebilecek düzeydedir. Bu haftalarda ultrasonografi yapan deneyimli hekimler tarafından fetüsün anomali taraması adı verilen organ taraması yapılır. Yapılan organ taraması ile hem fetüsün majör organları, hem de fetüsün etrafındaki amnion sıvısı ile plasenta değerlendirilir. Bu haftalarda yapılan organ taraması neticesinde fetüsteki bazı hastalıkların anne karnında teşhisi ve tedavisi mümkün olup ileri değerlendirmeler bu haftada yapılabilmektedir.


Gebelikte şeker taraması Dünya Sağlık Örgütü tarafından risk faktörü olan gebelere önerilir. Şeker yükleme testi 24-28. haftalarda yapılır. Şeker taraması 50 gr glikozun yarım litre suya karıştırılarak günün herhangi bir saatinde yapılabilir. Tarama testinin yüksek çıkması durumunda 100 gr glikoz ile kesin teşhis konulması için şeker yükleme testi yapılır. Şeker yükleme testi ile annede gebeliğe bağlı gelişebilecek diyabetin fetüse etkisinin önlenmesi ve şeker düzeylerinin kontrolü amaçlanmaktadır. Şeker yükleme testinin ne anneye ne de fetüse bir zararı yoktur.


Eşi ile kan uyuşmazlığı saptanan gebelere kan uyuşmazlığı aşısı 28. haftada yapılır. Ancak bu aşının yapılması için indirekt coombs denilen bir testin yapılması gerekliliği vardır.


Bu test anne kanında bakılır. İndirekt coombs testi negatif çıkınca kan uyuşmazlığı aşısı yapılır.


32-34. haftaya ulaşan gebenin fetal kalp atımları, amnion sıvı miktarı takip edilmeye başlanır. Fetal hareketler bu haftalarda artık belirgindir ve karnın dışından gözle de görülebilir. Bu haftalarda fetüsün NST çekimleri yapılır ve 36. haftaya kadar 2 haftada bir NST değerlendirilir. 36. haftadan sonra doğuma kadar NST çekimleri haftalık tekrarlanır. Ayrıca gebenin her muayenesinde kan basıncı ölçülür ve 36-38. haftada gebeye kan sayımı ve idrar tetkikleri yapılır. Önceden sezaryenle doğum yapmış olan gebeye 38-39. haftalarda planlı sezaryenle doğum planlanır. Normal doğum yapmış gebelerin 41. Haftaya kadar kendiliklerinden sancılarının başlaması beklenir. 41. haftadan sonra ya suni sancı verilerek doğum gerçekleştirilmeye çalışılır ya da 42. haftaya kadar yakın takip edilir. Normal doğum yapması olanaksız olan gebeler sezaryen ile doğurtulur.

Doktora Sor
Youtube
Instagram
Konum